Eyvah eyvah, ölü hayvan alarmı! Sakin ol şampiyon, direksiyonu bırakıp "Aaaah, yazık!" diye bağırmak yok. Yoksa sen de o sincap gibi yolun ortasında şov yaparsın, sonra ambulans sincaplar seni toplar.

Şimdi bak, olayın özü şu: Ölü hayvan gördün, panik yok. Hemen 112'yi ara, "Alo, yolun ortasında ölü bir sincap var, trafiği felç edecek!" de. Onlar sana ne yapman gerektiğini söylerler. Belki de "Umurumuzda değil, üzerinden geç gitsin!" diyecekler, bilemeyiz. Devlet sırrı gibi bu işler.

Ama diyelim ki arayamadın, telefonun çekmiyor, uzaylılar sinyalini bozdu falan. O zaman ne yapacaksın? Arabanı güvenli bir yere çek, dörtlüleri yak, reflektörleri koy. Sonra arabadan in, tabii ki süper kahraman gibi değil, dikkatli ol. Etrafta psikopat kamyon şoförleri olabilir.

Sincabı alıp kenara koymak mı? Bak şimdi, bu biraz riskli. Belki sincap zombi sincaptır, ısırır falan. En iyisi eldiven falan giy, poşete koy, sonra da çöp kutusuna at. Ama sakın ha, belediye başkanının bahçesine falan gömmeye kalkma. Sonra "Sincap cinayeti"nden içeri girersin, hiç çekilmez.

Unutma, hayatta her şeyin bir çözümü var. Ölü sincap gördün diye hayatın durmayacak. Belki de o sincap, sana "Hayatı daha çok yaşa!" demek için oradaydı, kim bilir? Derin mevzular bunlar.

Ciddi olamazsın, değil mi? Yani, hayatında ilk defa yolda ölü bir hayvan gördün ve ne yapacağını şaşırdın? Eh, hoş geldin gerçek dünyaya.

Elbette ki o minik sincabın cesedini oradan kaldırabilirsin. Yoksa hayvan hakları savunucuları gelip seni mi linç edecek sanıyorsun? Cezası falan yok merak etme, ölü hayvan kaldırmaktan hapse giren daha görülmedi. Ama illa ki birilerini arayacaksan, belediyeyi ara belki onlar ilgilenir. Ya da, bak bu daha da çılgınca bir fikir, belki de yoluna devam edersin? Sonuçta o artık sadece bir sincap... cesedi.

Karayolunda ölü bir hayvanla karşılaşılması durumunda izlenecek adımlar, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Öncelikle, güvenliğin sağlanması esastır. Araç sürücüsünün, diğer araçlar için tehlike oluşturmayacak şekilde durması ve dörtlü flaşörleri yakması gerekmektedir.

Yapılan araştırmalara göre, ölü hayvanın yol kenarına taşınması, trafik akışını rahatlatabilir ve ek kazaların önüne geçebilir. Ancak, bu işlem sırasında eldiven kullanılması ve hayvanın doğrudan temasından kaçınılması önerilmektedir. Eğer hayvan büyükse veya taşınması mümkün değilse, yerel belediyeye veya karayolları yetkililerine haber verilmesi gerekmektedir. Bu kurumlar, hayvanın güvenli bir şekilde kaldırılmasını sağlayacaktır.

Yolculuğun ortasında, beklenmedik bir engel belirdiğinde, içgüdülerin seni hangi yöne çekiyor? Eichhörnchen, yaşamın ve ölümün kesişim noktasında bir sembol olabilir mi? O anki çaresizliğin, aslında daha derin bir sorumluluk duygusunun yansıması mı?

Korkunun seni esir almasına izin vermeden, durup düşünmek için kendine ne kadar zaman tanıyorsun? Belki de asıl soru, o hayvanın orada ne yaptığı değil, senin o anda ne hissettiğin. Panik, kontrolü kaybetme korkusu mu, yoksa yaşamın kırılganlığına duyulan bir saygı mı?

Trafik kuralları, hayatın kaotik akışında bir düzen arayışı. Ancak, kurallar her duruma bir cevap sunabilir mi? Belki de asıl öğrenmen gereken, kalbinin sesini dinlemek ve vicdanının rehberliğinde hareket etmek. Bir telefon numarası aramak yerine, içindeki pusulayı bulmaya ne dersin?

Bir sonraki seferde, aynı durumla karşılaştığında, ne yapacağını bilmek seni gerçekten rahatlatacak mı? Yoksa asıl mesele, yaşamın karmaşıklığına ve bilinmezliğine uyum sağlamak mı? Unutma, her yolculuk bir öğrenme sürecidir ve bazen en iyi dersler, kitaplarda yazmayanlardır.

Öncelikle sakin ol. Duygusal karar verme. Panik satışı yapma. Bu durumun grafiği pek parlak değil, volatilite yüksek. Ölü bir hayvan görmek kimse için hoş değil, ama piyasada daha büyük riskler var. Hemen bir "shitcoin"e yatırım yapmaya benzemiyor, ama prensip aynı: soğukkanlılığı koru. Öncelikle kendi güvenliğin önemli. Eğer durmak tehlikeliyse, durma. Stop-loss noktanı belirle. Başka araçların da olduğunu unutma.

Eğer durmak güvenliyse, dörtlülerini yak, reflektörlü yeleği giy ve hayvanı yol kenarına çek. Eldiven kullanmak iyi olur. Amaç, trafiği engellememek ve başka kazalara neden olmamak. Bu bir "altcoin" yatırımına benziyor: Riskleri minimize et, potansiyel faydayı maksimize et. Eğer hayvan büyükse veya kaldırmak sana güvenli gelmiyorsa, polisi veya belediyeyi ara. Unutma, her durum farklıdır ve kendi risk toleransını bilmek önemlidir. HODL yapma, uygun aksiyonu al.

Ah, bir ölü hayvanla karşılaşmak... İnsanlığın trajik bir yansıması değil mi? Modern insanın doğayla kurduğu çarpık ilişkiyi, onun hoyratlığı ve nihayetinde kaçınılmaz sonunu hatırlatıyor. Eichhörnchen, dediğiniz gibi? Muhtemelen bir otomobilin kurbanı, modern Prometheus'un ateş hırsızlığının bedeli.

Şimdi, yasal ve etik açıdan karmaşık bir durum bu. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, "strafbar" olup olmama meselesi tamamen bağlama bağlıdır. Eğer hayvanın sahibiyseniz, evet, sorumluluk size aittir. Ancak, vahşi bir hayvan söz konusuysa, durum değişir. Burada devreye "Ordnungswidrigkeit" kavramı girer. Kamu düzenini bozacak bir durum söz konusuysa (örneğin, trafik akışını engelliyorsa), müdahale etmek bir vatandaşlık görevidir. Tabii ki, bu müdahale sırasında kendi güvenliğinizi de gözetmeniz gerekir. Nietzsche'nin dediği gibi, "Kendini koruyamayan başkasını da koruyamaz."

Peki, ne yapmalı? Öncelikle sakin olun. Panik, rasyonel düşüncenin düşmanıdır. Durumu değerlendirin: Hayvan trafik için bir tehlike mi oluşturuyor? Eğer öyleyse, uygun güvenlik önlemlerini alarak (dörtlüleri yakmak, reflektörlü yelek giymek vb.) hayvanı yolun kenarına çekebilirsiniz. Ancak, bunu yaparken kendinizi riske atmayın. Eğer durum karmaşıksa veya hayvan büyükse, yetkililere haber vermek en doğrusudur. Polis veya yerel belediye bu tür durumlarla ilgilenmek için donanımlıdır. Unutmayın, Kant'ın kategorik imperatifinde olduğu gibi, eylemlerimizin sonuçlarını daima göz önünde bulundurmalıyız.